باب
صدق الإيمان
وإخلاصه
56- İMAN'IN SADAKATİ
VE İHLASI BABI
197 - (124) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن إدريس
وأبو معاوية
ووكيع. عن
الأعمش، عن
إبراهيم، عن
علقمة، عن
عبدالله، قال: لما
نزلت: {الذين
آمنوا ولم
يلبسوا
إيمانهم بظلم}
[6/الأنعام/ آية 82]
شق ذلك على
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وقالوا: أينا
لا يظلم نفسه؟
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"ليس هو كما
تظنون. إنما
هو كما قال
لقمان لابنه:
{يا بني لا
تشرك بالله إن
الشرك لظلم
عظيم}" [31/لقمان/
آية 13].
[:-323-:] Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Abdullah b.
İdris, Ebu Muaviye ve Vek!', A'meş'ten tahdis etti. O, İbrahim'den, o
Alkame'den, o Abdullah'tan şöyle
dediğini nakletti:
"İman edenler ve imanlarına
da zulüm karıştırmayanlara gelince" (En'am, 82) buyruğu nazil olunca bu
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabına ağır geldi ve: Hangimiz
kendisine zulmetmez ki, dediler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'de: "O düşündüğünüz gibi değildir.
Durum Lokman'ın oğluna:
"Oğulcuğum Allah'a ortak koşma çünkü ortak koşmak büyük bir
zulümdür." (Lokman, 13) dediği gibidir" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
32, 3181, 3245, 3246, 4353, 4498, 6520, 6538; Tirmizi, 3067; Tuhfetu'l-Eşraf,
9420 ve Nesai
198 - (124) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم وعلي
بن خشرم. قالا:
أخبرنا عيسى
(وهو ابن يونس)
ح وحدثنا
منجاب بن الحارث
التيمي.
أخبرنا ابن
مسهر. ح
وحدثنا أبو كريب.
أخبرنا ابن
إدريس. كلهم
عن الأعمش
بهذا الإسناد.
قال أبو كريب:
قال ابن إدريس: حدثنيه
أولا أبي، عن
أبان بن تغلب،
عن الأعمش، ثم
سمعته منه.
[:-324-:] Bize İshak b. İbrahim ve Ali b. Haşrem tahdis edip dediler
ki: Bize İsa -ki o İbni Yunus'tur- haber verdi (H). Bize Mincab b. el-Haris
etTemimi (2/35b) de tahdis etti, bize İbn Mushir haber verdi (H). Bize Ebu
Kureyb de tahdis etti. Bize İbn İdris tahdis etti. Hepsi A'meş'ten bu isnat ile
(hadisi rivayet etti). Ebu Kureyb dedi ki: İbn İdris dedi ki: Bu hadisi bana
ilk olarak babam Eban b. Tağ!ib'den, o A'meş'ten diye tahdis etti, sonra ben
onu kendisinden dinledim.
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Ebu Nuaym (Müstahrec) inde Ayeti kerimeden sonra: «Bunun
üzerine yüreğimiz rahatlaştı» ibaresini de rivayet etmiştir. Buharinin bazı
rivayetlerinde: «Bu ayet nazil olduğu vakit zulüm meselesi ashab-ı Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e giran geldi. Ve: «Bizim hangimizin imanı
zulümle karışmamıştır; dediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem): «Öyle değil, siz Lokmanın gerçekten şirk pek büyük bir şeydir.»
dediğini işitmiyor musunuz?» buyurdu, denilmektedir.
Hadisdeki
birinci ayet hakkında Teymî şunları söylemiştir : «Bu ayetin ma'nası:
imanlarını küfürle ibtal etmeyenler... demektir. Çünkü imanla küfrün birbirine
karışması tasavvur olunamaz. Maksad, iman sıfatiyle küfür sıfatını karıştırıp
da kendilerine evvela iman, sonra da küfür sıfatının sabit olmadığını yani
evvela iman edip sonra kafir olmadıklarını anlatmaktır. «Ayetteki karıştırmadan
murad: münafık olmayanlardır» demek de caizdir. Bu takdirde de imanla nifak
hakikatta bir yerde bulunmazsa da ayetin ma'nası yine de «imanla nifakı zahiren
ve batınen bir araya getirmeyenler.» demek olur.
Zulüm:
bir şeyi yerine koymamakla şeriata muhalefet etmek ve bir birinden farklı bir
çok nevileri vardır. Bunların bazısı küfürdür.
Hadisin
zulmü isbat eden lafızları muhteliftir. Ancak bunların bazısı mutlak bazısı
mukayyed olduğu için mutlak olanlar şirkle mukayyed hükmüne hamledilmek
suretiyle araları bulunur; ve şöyle denilir: «Sahabe-i kiram ayetteki zulmü
mutlak ma'nada anladıkları için endişeye düşmüşler; fakat Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ayetlerin birincisinde mutlak zikredilen zulmün ikinci
ayetteki şirkle mukayyed ma'naya alınacağını öğretmiştir.
Hattabî
diyor ki: «Bu meselenin ashaba giran gelmesi zahirde zulüm insanların haklarını
yemek olduğu içindir. Halbuki Ashab günah işlemek suretiyle nefislerine
zulmetmiş değillerdi. Yalnız buradaki zulmün zahiri ma'nası kasdedildiğini
zannetmişlerdi.
Burada
şöyle bir sual hatıra gelebilir: Acaba sahabe-i kiram buradaki zulmü hangi
delile istinaden umumi ma'nasına hamletmişlerdir?
Cevap
şudur: ayette zulüm nefiden sonra nekire olarak zikredilmiştir. Siyak-ı
nefiden sonra gelen nekireler umum ifade ederler.
Yine
birnci ayeti kerimede şirkin zulüm olmakla tavsif buyurulması şirkten başka
şeyler zulüm, sayılmaz manasına gelemez. Çünkü: (zulüm) kelimesinin tenvini
onun büyüklüğünü göstermek içindir. Nitekim ikinci ayette; «şirk pek büyük bir
zulümdür.» Buyurulmuştur.
BU HADİS’İN BUHARİ RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN